Doğarken bile ters doğdum. Ne ki kıcımla, ben ayaklarımla bile gelmedim. Doğuşta ilk küçücük yumruk çıkartım önce. Sanki şimdi çikib herkesi dövücekmişim gibi. O yumruğu usluca içeriye sokub , annemin çiğirıkları altında beni onun karnında maqsadlı masaj yaparak, normal poza koydular . Annem beni doğuş masasında ta 13 saat doğurdu. Doğuşu çok ağır geçmiş , kendisi çok ırpalanmışdı.
Bi anne ne kadar zor doğuş geçirsin ki, çoçuk doğduğunda ne ki sevinmesin, hatta onu öldürmek bile istesin?
İşte o zorluğu keçirmiştı annem...
Ben - dünyaya göz açan 2700 gramlık bir kiz çoçuğuydum. Bu dunyanın havası ciğerlerime dolarak, ilk acıyı gösterdi bana . Yaşam acısını . Ilk defa bağırdım... Bağırarak nefes aldım, nefes aldıkca cığerlerim daha çok ağrıdı. Daha çok bağırdım...
Bilmem sonra o acı mı geçti, yoksa o acıya ben mi öyrendim, ama daha acımadı.
Belki de bu hayatın verdiği ilk dersdi. Yaşam dersi. Yaşayarak bir şeyler benim canımı acitacak, ama sonra zamanla o ağrıyı duymayacak, yaşamıma devam edicektim. Hayatin çoğu zaman acımasiz olduğunu,
sanki hayat bana, kendi sessiz usulü ile bunu anlatıyordu.
Zaten hep susdu ya...
Ne kadar zor duruma düşsem bile, ne kadar haykırıb bağırsam, ne kadar inlesem, ne kadar ağlasam, ne kadar dünyadan göçmek için ağlayıp yalvarsam, hayat hep susdu ...
Ama aslında o sükut çok anlamlıydı. Benden istenilen, aciyı sitemsiz, haykırısız kabullenmekti.O sükut sabr etmeyi öyrenmeyi vadar eden sükut oldu. Sanki “Ey insan, ırpalama kendini, her şey boş, bi etrafına baksana”- diyordu bana o sükut- “Nice İskenderler geçdi bu dünyadan? Nice Suleymanlar?. Kimse kalamadı. Nice acılar yaşandı bu dünyada, sen hiçmi yaşamayasın?” – devam etdi -
"Hem senin acın ne ki ey insan? Kimsin sen? Nereden gelir, nereye gidersin? Zann etdiyin acı çok mu büyük ? "-devam eder, ruhumu kesti.
O zaman , yüzümü gök yüzüne tutarak, yıldızların soyuk ışıltısından, ve sükütundan huzur alar oldum. Binlerce yıldızların asıl büyüklülüyünü tasvir edib, kendimin küçüklüğüme güler oldum . Ben neyim ki?
Ben ne ki bir hava parçası, ne bir su damlası,ne bir avuç toprak, ne bir kibrit parçasının yandığı kadar alev de değilim bu Evrende...
Ben Evrerin doğurduğu, küçücük parçalardan ibaret, 13 milyar yaşlı , nice yıldızlar içinde kavrularak yaratılan , nice hayatlar yaşamiş bir canlı bedenim .Ben o ben ki, bir ve ya milyon kere , bir sıfatdan başka sıfata gecmiş , cansızlıktan canlılığa, doğru ileriyerek, kendi canlı hayat payımı sabırla beklemiş bir, atom toplumu.
Sitem etmeye hakkım var mı?
Yok.
Aslında, hakikatan yok...
- Read more...
- 0 comments
- 254 views