Jump to content
  • Откройте аккаунт на Диспуте за 5 минут

    Продаете недвижимость, машину, телефон, одежду?  Тысячи  просмотров ежедневно на dispute.az  помогут вам. Бесплатная доска обьявлений.

Vəhabilər Kimlərdir?


Vehabilik  

38 members have voted

  1. 1. Vəhabilər kimlərdir?

    • Kafirlər
      8
    • Münafiqlər
      6
    • İsrailin qulları
      21
    • Masonlar
      3


Recommended Posts

"İlahları bir tek ilah mı yaptı? Doğrusu bu şaşılacak bir şeydir."(Sad 5)

 

İşte tarih boyunca Müslümanların saldırıya uğramasının sebebide, Muhammed bin Abdulvahhab hakkında bu iftiraların atılma sebebide ilahların bir tek ilah olarak kabul edilmesidir. İşte "İngiliz casusun itirafları (iftiraları)” adlı kitapta bu mücadelenin bir ürünüdür.

 

H. Hilmi Işık bir tevhid alimi olan Muhammed bin Abdulvahhab'ı karalamak için elinden geleni ardına koymazken. Osmanlı devletinin hararetli bir savunucusu olmuştur. Çünkü Osmanlı devletinin cihana yaydığı şirk dini H.Hilmi Işık'a göre tevhidin ta kendisidir.’’OSMANLI DEVLETİ OLMASAYDI BİZ MÜSLÜMANDA,EHLİ SÜNNETTE OLAMAZDIK.’’’sözüde ona aittir. Buna karşılık Muhammed bin Abdulvahhab'ın tebliğ ettiği tevhid dini ise kabul edilemez bir davettir. Çünkü Muhammed bin Abdulvahhab'ın yaptığı bu davet H.Hilmi ışık'ın çok sevdiği atalarını dahi sapık addetmektedir. H.Hilmi Işık gibileri ise böyle bir davetin yayılmasına fırsat verecek değildir. Bu daveti engellemek için her türlü çabayı da göstermişler ama Allah'a hamd olsun bu davetin ulaştığı kişiler vardır.. Bu adamlar bu davetin önüne engel olmak için kendilerine göre bile kafir olan bir İngiliz ajanının sözlerini delil almışlar ve Muhammed bin Abdulvahhab'ı eleştirip reddetmişlerdir. Aynı senaryo bir sofi şeyhi için söz konusu olsa kafirlerin sözlerini hiç dikkate almazlar, kaldı ki bunlar Müslümanların sözlerini bile dikkate almıyorlar. Ama söz konusu selefi düşüncenin reddi olduğunda bu adamlar kendi tekfir ettikleri kişilerin sözlerine bile hiçbir araştırma ihtiyacı hissetmeden şiddetle sarılıyorlar. Bu dahi bu insanlardaki kaypaklığı gözler önüne seren açık bir delildir.

 

Ve şu unutulmamalıdır ki  H. Hilmi Işık bir asker idi, uzun yıllar tağutun neferi olarak vazife yapıp albayken emekli olmuştur.Yani din adına konuşan ve Müslüman alimlere hakaret eden, selefin yolunu kötüleyen bu adam tağutun yolunda emekli olana kadar sürdürdüğü fiili mücadelenin ardından tağutun yolunda ki mücadelesini fikri alanda devam ettirmiş bir kişidir. İşte bu kişi tevhidin anlaşılmasını ve yayılmasını önlemek maksadıyla harekete geçen ve kendi görüşü ile uygunluk içermesi şartı ile önüne gelen her bilgiye sarılıp insanlara sunmak suretiyle şeytanın yolunu güzel Rahman'ın yolunu kötü göstermek çabası içinde olan insanlardan sadece birisidir..

 

İngiliz casusunun saçmalıklarından bazı örnekler vermeden önce H. Hilmi Işık hakkında bu küçük değerlendirmeyi yapma gereği hissettik. Çünkü bu iftira dolu sözleri insanlara hüccet gibi lanse eden kişi H. Hilmi Işık'tır. Ve Müslümanların gözünde onun hal tercümeside kısaca yukarıda belirttiğimiz şekildedir. Allah bilir daha bize gizli kalan ne kafirlikleri ne zındıklıklarıda vardır. Onun hakkında bu küçük değerlendirmeyi yaptık ki kişiler sesin nereden ve kimden geldiğini iyice kavrasınlar. Bilinmelidir ki bazı sesler kıymetli ve hikmetli iken bazı sesler sadece bir havlamadan ibarettir. Her duyduğu sese kıymet veren kişi hakkı batıla karıştırmaktan kurtulamaz.

 

Söylenen sözler önemli olduğu gibi bu sözleri söyleyenlerin kim olduğuda önemlidir. Konuşan kişi bir İngiliz ajanı, bunun propagandasını yapıp kitap halinde neşrettirende  bir tağut destekçisi olunca aklını kullanabilen her insan bu tür iddialara adlanılmayacağının farkına varır. Bu iddialara kim aldanır tabi ki aklını kullanmayan, tahkik ehli değil, taassup ve taklit ehli olan insanlar aldanır. Zaten aldandılar da...Tasavvufçular Muhammed ibn Abdulvahhab'ı  bir İngiliz yaveri gibi görürler. Halbuki onlara bu hikayeleri anlatan şeyhlerinin, ve onların okuması için bu kitapları yazan ağabeylerinin tağutların kıdemli has yaverleri olduğunun farkına bile varmazlar. Ajan Hamper adlı ne idiğü belirsiz bir İngilizin senetsiz ve uydurulmuş sözlerine bakıp ta Muhammed İbn Abdulvahhab'ı  İngiliz yaveri olarak kabul eden kişiler gözlerinin önünde ki tağutun yaverliğini yapan ve yaverlik yapa yapa emekli olan kişileri bir türlü göremezler..

 

Burada ki olayda İngilizin sözleride, Hilmi Işık'ın propagandasıda, Hakikat yayınlarının neşride Müslümanların nazarında bir değer ifade etmiyor. Biz bu sözlere kıymet vermiyoruz. Ama kişilerin uyarılması ehli sünnet imamlarının savunulması ve hakkın ayakta tutulması amacıyla bu tür yazılara karşılık vermek gerektiğine inanıyoruz. Bizi buna sevk eden buyruklardan birisi şudur.

 

"Ey iman edenler adil şahitler olarak hak’kı ayakta tutunuz"(5)Başarı ve hidayet Allahtandır. 

 

Şunu da belirtmek gerekir ki İngilizin sözlerine verilecek cevap ancak sözlerindeki çelişkilere ve göze batan tutarsızlıklara dikkat çekmek suretiyle olabilir. Sözlerinde ki çelişkileri ve tutarsızlıkları ortaya çıkarıp iddialarının vakıada bir karşılığının olmadığı ortayaya konulabilirse sonuca varlılabilir. Sonuç olarak akleden kişilerin bu tür sözlerin gerçekmi yoksa uydurma mı olduğunu anlaması zor olmaz. Buna şöyle bir örnek verilebilir..

 

İbn Batuta adında bir gezgin seyehatnamesinde Şam'da bir camide İbn Teymiye'nin hutbe okurken bir basamak aşağıya inerek "’işte Allahta böyle iner’’ dediğini naklediyor.

 

İbn Batuta'nın seyahatnamesinde böyle bir iddia var. Buda tıpkı İngiliz casusunun iddialarına benzeyen bir iddia Şimdi kişinin İbn Batuta'nın bu iddiasının yalan olduğunu anlayabilmesi için sıra sıra deliller aramaya, çok büyük araştırmalar yapmasına gerek yoktur. İbn Teymiye'nin eserlerini inceler ve bakar ki İbn Teymiye'nin bu yönde tek bir sözü bile yoktur. İbn Batuta'nın iddiasının yalan olduğunu anlayabilme yönünde ilk adımı atmış olur..İkinci olarak İbn Batuta'nın kişilikli ve doğru sözlü olup olmadığına bakar. Bakar ki İbn Haldun mukaddimesinde onun hakkında şu tespiti yapmış:

 

"... O günlerde Sultan Faris b. Vardar’ın veziri ile karşılaştım. Bu hususta (İbn Batuta hakkında) onunla konuştum ve ben bu adamın insanlar tarafından yaygın bir şekilde yalanlanmış olması dolayısıyla vermiş olduğu haberleri kabul etmediğini gördüm."(6)

 

İbn Batuta'nın çok yalan söylemekle itham edilmiş olması kitaplarında hikâye uydurup naklediyor olması ve hatta haberlerinin avam halk tarafından bile kabul görmediği anlaşılınca artık onun sözünün bir yalan olma ihtimali iyice kuvvetlenir. Buna ek olarak kitabında naklettiği tarihte İbn Teymiyye'nin Şam'da ki caminin minberinde değil, hapiste esaret altında olduğunun ortaya çıkmış olması ile kişinin kafasındaki soru işareti cevap bulur. Ve aklı selim bir insan İbn Batuta'nın iddiasının bir yalan olduğunu kabul eder. İşi bu noktada bırakmayıp dahada ileriye götürecek olursak şöyle bir ihtimal daha karşımıza çıkıyor.

 

İbn Batuta'nın Anadoluya yaptığı seyahatlerde, Anadoluya gelir gelmez soluğu hemen Anadoludaki Batıni davetçilerinin yanında alıp, onlarla görüşmeler yaptığını bir kitapta okumuştum. Okuduğumuz bu iddianın doğru olup olmadığını Allah bilir. Bu iddianın doğru olduğu bir an için varsayılırsa taşlarda iyice yerine oturuyor. Yani İbn Teymiyye'ye iftira atan kişi Batınilerle içli dışlı olan, avam halk da dahil olmak üzere insanlar tarafından yaygın bir şekilde yalanlanmış olan bir kişi olmuş oluyor. İbn Teymiyye'yi hedef almalarının sebebide Allah bilir Mısır bölgesinde İbn Teymiyye gibi alimler olduğu müddetçe batini davetinin yayılmasının zor olduğunu fark etmiş olmaları olabilir. Sonuç olarak takip edilen bu yolun neticesi olarak gönül rahatlığı ile İbn Batuta'nın iddiasının geçersiz olduğu isbatlanmış olur.

 

İşte bu tür yolları takip ederek Ajan Hamper'in Muhammed bin Abdulvahhab hakkında ortaya attığı sözlerin gerçek olup olmadığı yönünde rahatlıkla fikir sahibi olunabilir. Ajan Hamper bir çok söz sıralıyor ama bu sözlerin benzerlerini Şeyh için iddia eden kimseler yok. Necd tarihinde Hamper'in çizdiği şablondan hiçbir iz yok, Muhammed bin Abdulvahhab'ın hayatı kayıp bir hayat değil, yani hakkında biyografiler yazılmış ve yaşadığı hayat hakkında bir çok bilgi günümüze ulaşmıştır. Ama bu bilgiler incelendiğinde Hamper'in söz konusu ettiği kişilikten eser yok. Muhammed bin Abdulvahhab'ın eserlerinde de onun iftiralarını destekleyecek bir bölüm yok. O halde Ajan Hamper'in sözlerinin iftira olduğunu anlama yönündeki ilk adım atılmış oldu. İkinci olarak sözleri söyleyene bakalım "BİR İNGİLİZ AJANININ" doğru ve dürüst sözlü olacağına inanan kişi ahmaktır. Hele bir İngiliz ajanın sözlerine itibar edip bir Müslüman alim hakkında menfi yönde bir kanıya varan kişi daha ileri bir ahmaktır. Bu adam bir ajan ve İngiliz ajanlarının misyonlarını yürütebilmeleri için en çok başvurdukları silah ‘’YALAN’’ dır. Hatta bu kişiler misyonlarını başarıya ulaştırmak için yalan söz’den daha da ileri bile gidebilirler. Hamper'in şu sözleri bu gerçeği açıkça gösteriyor:

 

Ajan Hamper diyor ki :

 

 

’’Bir kere raporumda, yanımda çalıştığım adam bana livata etmek isterse ne yapayım diye sordum cevabta bana, ’’ Bu iş hedefe ulaşmanı kolaylaştırıyorsa yapabilirsin.’’denildi...(7)

 

İşte Hamper denen kişi böyle bir şahsiyete sahiptir. Hedeflerine ulaşmak için livata bile yapabilen bir kişi bir kitap yazıyor ve bu gibi adamların sözlerine itibar edilerek Müslüman bir alim hakkında kanıya varılıyor. İşte bu zulmün ta kendisidir. Şahsiyetsiz bir kişiliğe ancak Hüseyin Hilmi Işık gibi başka bir şahsiyetsiz kişi itibar edebilir. Faraza bu İngiliz Ajanı söz konusu sözleri İbn Arabi ayarında bir Mutasavvıf için söylemiş olsaydı bu şimdi bu Ajan'ın sözlerine itibar edip, kitap haline getirenler ilk önce meydana atılıp "VAY İNGİLİZ GAVURU NE YALANLAR UYDURMUŞ" derlerdi. Vallahualem. Ama karalanan, iftiraya uğrayan bir tevhid alimi olunca nasılda iftiraları kitap haline getirip neşrediyorlar. Bu zulüm değilde nedir?

 

Muhammed bin Abdulvahhab (ra) ın eserleride, mücadeleside, ondan bahseden kaynaklarda, Hamper'in iddialarını yalanlıyorken bu gerçekleri bırakıp Hamper'in sözlerine itibar etmek gerçekleri bırakıp hayallerle avunmaktan başka bir şey değildir. Misyonerlerin, Oryantalistlerin ve daha başka kafirlerin İslam dini ve İslam uleması hakkında sayısız iddia ve iftiraları vardır.

 

Biz kuran ve sünnette sabit olan gerçekleri, Sahabe'nin İslamı yaşayış tarzını ve İslam ulemasının söz ve hayatlarını bırakıp ta bu misyonerlere ve oryantalistlere kulak verirsek ortada ne din kalır nede alim kalır.

 

Bu ikinci tespitten sonra bu sözlerinde tıpkı İbn Batuta'nın sözleri gibi iftira olduğunu kavramak zor olmasa gerek. Ama aklını kullanabilenler için. Aklını kullanabilenler ise oldukça azdır. Özelliklede Türkiye de yok denecek kadar azdır. Onun içinde bu tür iddialar bu ülkede hemen taraftarını bulur. Bu ülke öyle bir ülke ki başına sarığını sarıp "Allahu ekber" diye diye evinden çıkan herhangi bir kişi daha sokağın köşesini dönmeden peşinde yüzlerce şak şakçı bulur. Adam sabah evinden Allaha düşman bir kafir olarak çıkar, akşam evine bir cemaat reisi olarak döner.

Link to comment
Share on other sites

Türkiye de bu iddiaları gündeme getiren kişilerin misyonundan ve kişiliklerinden zaten yukarda biraz bahsetmiştik. Bu üçüncü tespiti de göz önünde bulunduran bir kişi bu iddiaları söyleyenin ve bu iddiaların propagandasını yapanın belli misyonları olan ve bu misyonun bir gereği olarak ta bu türden yazıları gündeme getiren kişiler olduğunu gözden kaçırmamalıdır. Bu söz hem Ajan Hamper için hemde  H.Hilmi Işık için hemde Hakikat (palavra) yayıncılık için geçerlidir. Bunlar misyonlarının bir gereği olaraktan bu türlü dümenler çeviriyorlar. Şiilerin bile bu İngiliz casusun iftiraları adlı kitabı hazırlama hususunda paylarının olduğu söyleniyor. Adamlar selefi düşüncenin önünü kapamak için şirket gibi ortak çalışıyorlar. Şiilerin böyle bir eylemde bulunma ihtimali vardır çünkü Muhammed bin Abdulvahhab onlarında kuyruğunu kesti. Onların da acısı derin. Onlarda sevmez Şeyhu'l-İslam Muhammed bin Abdulvahhab'ı, tıpkı İbn Teymiye'yi sevmedikleri gibi çünkü İbn Teymiye'de Minhacü's-Sünne adlı telifi ile Şiileri ilmi anlamda bir fetretin içine sokmuştu. Hala İbn Teymiyye'nin Şiilere reddiye olarak yazdıkları bu esere Şiiler doğru düzgün bir cevap verebilmiş değil. Allah bilir ya bunun acısı hala geçmemiştir. Onun içinde Şiiler dahi selefi düşünceyi katletmek için sırada bekleyen alçak bir güruhtur.

 

Allah Muhammed bin Abdulvahhab'a ve İbn Teymiyye'ye rahmet etsin ve bu iftiracıların tuzaklarını da tepelerine geçirsin. Güç ve kuvvet Allahın elindedir. Ve o tuzak kuranların en hayırlısıdır.

 

Hakikat yayınları tarafından çıkarılan kitap bir tenbihle başlıyor ve önsözle devam ediyor… tenbihte şöyle deniliyor.

 

"Misyonerler, hıristiyanlığı yaymaya, Yahûdîler,Talmûtu yaymaya, istanbuldaki Hakîkat Kitâbevi, islâmiyyeti yaymaya, masonlar ise, dinleri yok etmeye çalışıyorlar.Aklı, ilmi ve insâfı olan, bunlardan doğrusunu iz’ân, idrâk eder,anlar. Bunun yayılmasına yardım ederek, bütün insanların dünyâda ve âhıretde se’âdete kavuşmalarına sebeb olur. insanlara bundan dahâ kıymetli ve dahâ fâideli bir hizmet olamaz. (*)

 

Kuran ve Sünneti ölçü edinen her insan bu adamların İslamiyeti yaymaya değil, yıkmaya çalıştığını fark eder. Çünkü bu adamların çıkardıkları kitaplarda küfrün ve şirkin bir çok çeşidi iman diye takdim edilirken gerçek iman ve tevhid devamlı yeriliyor. Allahtan başka vücud yoktur diyen kafirler Allah'ın veli kulları olarak tanıtılırken, (9) sadece Allaha kulluğa ve sadece Allah'a dua edilmesine çağıran muvahhid alimler yerilip,tekfir ediliyor(10)kafir hükümetlere itaat edilip, tağutların desteklenmesine teşvik yapılırken,(11)tağutlara karşı kıyam edilmesi gerektiğini savunan alimlerin fetvaları reddediliyor. Bu adamların kitaplarında vahdeti vücutçu kafirler ehli sünnet alimleri ile beraber zikredilirken, Selefi düşünceye sahip alimler ve selefi düşünce “batıl dinler” adı altında bir başlıkta Dürzilerle, Şamanilerle, Süryanilerle, İsmailiye ile beraber zikrediliyor..(12) Kabirde yatan ölülerden yardım istenebileceği hususunda kişiler teşvik edilirken, ölülerden yardım istenemeyeceğini söyleyenlerin sözleri reddediliyor.(13) vs vs vs daha bir çok küfür, şirk, ilhad, bidat, taşkınlık bu adamların kitaplarında mevcuttur. Ve bu adamlar savundukları bu görüşlerin Allah'ın kitabından ve Resulünün(asm) sünnetinden olduğunu da söylüyorlar. Şimdi şu adamlara iyi bakın!  bunlar İslamiyeti yayan kişiler midir? Yoksa tevhidi reddedip kişileri şirke teşvik eden ve bu uğurda çok şedit davranan kişiler midir? Çok açıktır ki bu adamlar bütün Resullerin (as.) ortak çağrısı olan tağuttan sakınıp Allaha kul olma ilkesini çiğneyen ve insanlarında çiğnemesi için çaba sarf eden kişilerdir. Ve kurdukları planları  tasavvuf adını verdikleri aldatıcı kisvenin altında gizlemektedirler ,Allah planlarını tepelerine geçirsin. Güç ve kuvvet Allahın elindedir.

 

Bahsi geçen bu kitapta çeşitli konular ele alınıyor, çeşitli meselelere giriliyor ve sanki belli bir konu üzerine yoğunlaşarak yazılmış bir kitap havasının dışına çıkılmaya çalışılıyor. Ama kanımızca bu başarılamamış. çünkü çok geçmeden Muhammed bin Abdulvahhab  hedefe dikilmiş. Ve kitabın kastının Muhammed bin Abdulvahhabı karalamak olduğu açık seçik belli edilmiştir..Şiilerden, Osmanlılardan,vs vs bahsedilmesi sadece görüntüyü kurtarma çabasından ibarettir. Asıl hedef selefi daveti baltalamaktır. Öyleki çok geçmeden iftiralar ve saçma sapan iddialar peşi peşine sıralanmış. Bu arada Osmanlı din anlayışına sahip kişilerin ara ara övülmeside ihmal edilmemiş(14)

 

Şimdi kitaptan birkaç iftira örneği verelim..

 

Hamper diyor ki :

 

"Necdli Muhammed, Sünnîlerin dört mezhebinden birine tâbi’ olmağı îcâb ettiren, herhangi bir sebep görmüyordu ve (Allahın kitâbında, bu mezhepler hakkında hiçbir delîl yoktur) diyordu. Bu husustaki âyet-i kerîmelerden tegâfül ediyor (bilmezden geliyor) ve hadîs-i şerîflere ehemmiyyet vermiyordu."(15)

 

Muhammed bin Abdulvahhab'ın dört mezhebten birine tabi olunmasının bir delili olmadığını söylemiş olmasında bir sakınca yoktur. Dört mezheb İmamının birine tabi olmanın vucubiyyeti hususunda bir nas yoktur. Bu mesele ifrat ve tefrit'in had safhaya ulaştığı bir meseledir ve tafsilat isteyen bir konudur.Yani iftira olan kısım burası değil. Devamında söylenen şu sözdür:

 

"Bu husûsdaki âyet-i kerîmelerden tegâfül ediyor ve hadîs-i şerîflere ehemmiyyet vermiyordu."

 

Sanki dört mezhebten birine uymayı Allah cc ayet ile Allah resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) de hadis ile bildirmişte. Muhammed bin Abdulvahhab en-Necdi el-Hanbeli (rh) bunlara ehemmiyet vermemiş gibi lanse edilmiş. Dini bilmeyen bir kafir iftira atmaya kalkarsa işte böyle yüzüne gözüne bulaştırır. Burada ki ayetlerden tegafül edip, hadislere ehemmiyet vermeme iddiası bir iftiradır. Zaten dört mezhepten birine uyma konusu ayet ve hadislerle bellidir diye iddia eden genelde sofilerdir. Nedense Ajan Hamper'de sofilerin ağzıyla konuşmuş rezil bir iftira atmıştır. Kaldı ki şeyhin kendiside Ahmet bin Hanbel'in usulünü benimseyen alimlerden birisidir.

Link to comment
Share on other sites

Başka bir yerde diyor ki :

 

"Kendini beğenmiş Necdli genç Muhammed, Kur’ân› ve sünneti anlama hususunda, nefsine uyardı. Sadece kendi zemânındaki âlimlerin ve dört mezhep imâmının görüşlerini değil, Ebû Bekir, Ömer gibi sahâbe büyüklerinin de görüşlerini hiçe sayardı."(age)

 

İşte apaçık bir iftira . Tabiin imamlarının, daha sonra gelen ehli sünnet imamlarının görüşüne değer veren Muhammed bin Abdulvahhab Müslüman alimlerin, Hz Ömer'in ve Hz Ebu Bekir'in sözlerini hiçe sayıyormuş. Sahabenin kavillerini hiçe sayan bir kişinin davetine kim icabet eder, oysaki Muhammed bin Abdulvahhab'ın daveti Hicaz bölgesini etkisi altına almış ve kabul görmüş bir davettir. Ve bu davet sahabenin fiilerine ve kavillerine değer vermeyen bir davet değildir. Bilakis kişilere sahabenin hayatını örnek gösteren bir davettir. O dönemde yaşamış birçok alim bile bu harekete destek vermiştir.

 

Söyler misiniz Kuran'ı nefsine göre tefsir eden, Ömer ve Ebubekir (ra) gibi cennetle müjdelenmiş sahabelerin sözlerini hiçe sayan, Müslüman alimleri hiç önemsemeyen bir kişiye hangi alim destek olur. Kim böyle bir adamın peşinde gider. Halbuki Muhammed bin Abdulvahhab'ın  “Kitabut-Tevhid” adlı eseri alimlerden ve sahabelerden sözlü yada fiili nakillerde doludur. Ve ayetlerin tefsirlerinde selefin kavillerine de başvurmuştur. Sözlerini ve fiillerini naklettiği sahabe, tabiin ve diğer alimlerden bazıları şunlardır: Hz Huzeyfe, Husayn bin Abdurrahman, Said bin Cübeyr, İbn Mesud, İbrahim en-Nehai, İbn  Teymiyye, İbn Abbas, Ali b.el Husayn, Cabir bin Abdullah, Ömer bin Hattab(16) Ahmed bin Hanbel (17), Begavi, Katade, Said bin müseyyeb, İbn kayyım, İshak, Alkame, Mücahid, İbn Hazm, liste bu şekilde uzayıp gidiyor. Bu sayılan kişilerin her birinden  fiili yada kavli nakiller ‘’Kitabut-Tevhid’’ de vardır. "Dinde Üç Esas" adlı risalede de İmam Buhari, İmam Şafii ve İbn Kesir'den nakiller yapmaktadır. Şimdi sormak gerekir İmam Ahmed'in, İbn Kayyım'ın, İbn Hazm'ın, Begavi'nin, İbn Teymiyye'nin, İmam Buhari'nin kavillerini nakleden bir kişinin - ki bu sayılan kişiler ne sahabe, nede tabiindendir- Hz Ömer'in, Hz Ebubekir'in ve diğer sahabelerin sözlerine değer vermediğini iddia etmek akıllı bir kişinin söyleyebileceği bir söz müdür? Bu sözü ancak garazkar ve kindar kişiler uydurmuştur ve açık bir iftiradır.

 

Hamperin bu hatırasını dayanak alan ve bu kitabı hazırlayanlarda bu sözün altına hemen bir şerh düşmüşler ve demişler ki :

 

 

"Necdli Muhammed, bu sözü ile, Eshâb-ı kirâma tâbi’ olmayı emr eden,hadîs-i şerîfleri inkâr etmekdedir."(18)

 

Şu adamlarda ki adaletsizliğe ve ahmaklığa bakın ki Hamperin sözünün altına hemen bu notu düşmüşlerdir. Yani Hamper'in iddiasını dayanak alıp bu iddiayı kendi hevalarına göre tefsir edip oradan yeni ve ek bir iddiayı da hakikat(!) çılar ortaya atıyorlar. Ve Muhammed bin Abdulvahhab'ın  sahabeye tabi olma hususunda varid olan hadisleri inkar ettiğini iddiasıdır. Bu tıpkı “Faideli bilgiler” adlı kitaplarında Necd uleması hakkında ileri sürdükleri iddialardan birine benziyor. Orada da Necd ulemasının tevhidi koruma ve şirki insanlara açıklama noktasında verdikleri fetvaları esas alan bu müfteriler bu fetvalardan şu sonucu çıkarıyorlar:

 

“Vehhabiler Resulullah hayatta iken ona saygı icab eder, öldükten sonra ise artık ona saygı icab etmez." diye inanıyorlar.”

 

Kendi dinlerine olan bağlılıklarından dolayı Muhammed bin Abdulvahhab'ı kötüleme noktasında ki gayretlerini biraz olsun anlıyoruzda, bu gayretkeşliğin onları sürüklediği bu ölçüsüzlüğe bir anlam veremiyoruz.

 

Hamper diyor ki :

 

"(necdli Muhammed)Buhârînin kitâbının yarısının bâtıl olduğunu iddiâ ederdi."(19)

 

İşte bir uyduruk söz daha Muhammed bin Abdulvahhab, Sahih-i Buhari'nin yarısına uydurma damgası vurmuş. Şeyh'in çağdaşı  olan onunla aynı ortamlarda bulunan  bir çok kişiye gizli kalan bu gerçeği ne hikmetse  sadece Ajan Hamper tespit edebilmiş. Birçok risale yazan İbn Abdulvahhab muvahhitleri bu hususta uyarmamış sadece Hamperi uyarmış. Hakikatçilerde (palavracılar) bu söze inanmış ve altına da bir şerh düşmüşler ve demişler ki :

 

"Bu hâli, hadîs ilminden hiç haberi olmadığını göstermekdedir.(20)

 

Hemen nasılda yakıştırmayı yapıyorlar. Muhammed bin Abduvahhab hadis ilminden anlamazmış. Hamper'in bu iddiasına inandıklarını söyledim ama  aslında hakikatçiler bile bu iddiaya inanıyor değillerdir. Zira aklı başında olan biri Muhammed bin Abdulvahhab'ın  İmam Buharinin “Sahih” adlı eserinin yarısını inkar ettiğine inanmaz. Alimlerin bir hadisin senedinde var olan bir kişide ki küçük bir zaafı dile getirdiği sözleri dahi zapt altına lınmışken, Sahih-i Buhari'nin yarısı inkar eden bir alimin sözleri insanlara nasıl gizli kalabilir. Sahih-i Buhari'nin yarısını inkar eden bir kişiyi cümle aleme rezil ederler. asıl bu iddiaya inanan kişiler Hadis ilminden habersiz kara cahillerdir.

 

Hakikatçılarda bu iddiaya inanmıyorlar ama yinede inanmış gibi naklediyorlar. Çünkü amaç çamuru yapıştırmaktan ibarettir. Çamuru yapıştırmak içinde inanmak şart değildir. Zaten iftiracı aslı olmayan bir iddiayla suçsuz bir kişiyi suçlayana verilen isimdir. Ve bu tür iddiaların doğru olmadığını en iyi bilen kişi iftirayı atanın kendisidir. Zira olmayan bir şeyi uyduran zaten odur. Bu hakikatçilerde bu iddianın yalan olduğunu çok iyi bilmelerine rağmen gerçekmiş gibi naklediyorlar. Ve altına şerh düşmeyi de ihmal etmiyorlar. Bir İngiliz kafirin sözüne bakarak Muhammed bin Abdulvahhab'ın hadisten anlamadığını söyleyen ve bu tür yazıların propagandasının yapıldığı sofi forumlardan birinde İbn Cezvi'nin İmam Gazali'nin ‘’İhya’’  adlı eserinde bir çok uydurma hadis olduğu yönündeki tespitini gündeme getirmiştik. İbn Cezvi'nin hadis ilmindeki bilgisi ümmet arasında bilinen bir şeydir. Ama onlar İbn Cezvi'nin bu tespitine cevaben şöyle dediler

 

"İbn Cezvi İslami ilimlerde çok ileri derecede olan değerli bir alimdir. Lakin hadis ilminde zayıftır. İhya hakkında ki tesbitleri yanlıştır."

 

Ve bu cevap sonuncunda İbn Cezvi'nin İmam Gazali'nin İhya'sında uydurma hadisler olduğu yönündeki tespitini hiç dikkate almadılar. Şaşırmamak elde değil Ajan Hamper'in Muhammed bin Abdulvahhab hakkında ki sözlerini hüccet gibi görerekten Muhammed bin Abdulvahhab'ı  hadislere cahil olmakla suçlayan kişiler, aynı iddia İmam Gazali hakkında gündeme gelince iddiacıyı hemen reddediyorlar. Oysa Muhammed bin Abdulvahhab hakkında iddia eden bir kafir İngiliz ajanı iken İmam Gazali hakkında iddia eden şöhretli ve Müslüman bir hadis alimidir..

 

Bundan şu sonuç çıkıyor ki bu adamların Muhammed bin Abdulvahhab a düşmanlığı o kadar ileri dereceye varmış ki artık yanlışı doğrudan ayırt edebilecek bir akıl yapısından eser kalmamış bunlarda…

 

Ajan Hamper kitabında cihadın farz olmadığını ve Resulullahın sadece savunma amaclı olarak cihad ettiğini söylediğini ve bunu Muhammed bin Abdulvahhab'a kabul ettirdiğini iddia ediyor.(21)

 

Muhammed bin Abdulvahhab cihadın sadece savunma amaçlı olarak yapıldığını kabul ettiyse ne diye önüne çıkan ve daveti kabul etmeyen her müşrik topluluğa karşı cihad ilan etmiştir..O, Diriye emiri Muhammed bin Suud ile beyatlaştıktan sonra ömrü cihad ile geçmiştir. Ve bu savaşlar savunmak için değil şirki ortadan kaldırmak için yapılmış savaşlardır. Yani şöyle denilebilirki Ajan Hamper'in bu iddiasının iftira olduğuna delil olarak Muhammed bin Abdulvahhab'ın hayatı gösterilebilir. Onun diriye emiri ile beyatlaşmasından sonraki hayatının her safhası bu Hamper'in iddiasının aksi şekilde cereyan etmiştir.

 

Kitap bu şekilde devam edip gidiyor. Güya Hamper Muhammed bin Abdulvahhab'la münazaralar yapıyor. Orucun farz olmadığı hususunu ona kabul ettiriyor,  namazın farz olmadığını kabul ettiriyor, keza muta nikahının caiz olduğunu kabul ettiriyor, içkinin haram olmadığını iddia ediyor ve Muhammed bin Abdulvahhab ın getirdiği delilleri iptal ettiğini ve içkinin de haram olmadığını ona kabul ettirdiğini iddia ediyor.Yani ajan Hamper münazaralar yapmak yoluyla bir çok bilinen hükmü Muhammed bin Abdulvahhab'a inkar ettirdiğini ve onun bunlara cevap veremeyip çaresiz bir şekilde kabul ettiğini iddia ediyor..(22)

 

Hele şu iftiralar yumağına bir bakın. Davetiyle Arabistan bölgesini ve hatta daha fazlasını etkisi altına alan, bir çok insana önder olan bir alim bir İngiliz kafirinin önünde oruçla namazın farziyetini bile ispat edememiş ve İngiliz kafire teslim olup bu amellerin farziyetini inkar etmiş. Keza içkinin de haram olduğu yönünde ki münazarayı da kaybederek içkininde haram olmadığını kabul etmiş. Bırakın bir tevhid alimini avamdan olan bir kişi bile orucun farziyetini, namazın farziyetini içkini haram olduğunu delillendirmekte zorlanmazken. Bir alim bir kafirin karşısında acziyete düşerek bu hükümleri inkar etmek zorunda kalmış!!

Link to comment
Share on other sites

Muhammed bin Abdulvahhabın yazdığı eserleri inceleyen her insan ondaki keskin zekaya, ince kavrayışa, beliğ lisana, doğru, faydalı ve engin ilme şahitlik etmek zorunda kalır. Allah kendisinden önceki bir çok alime vermediği bir kavrayışı Muhammed bin Abdulvahhab'a bir nimet olarak vermiştir. Ve oda Allahın izniyle bu özelliklerini tevhidin ikamesi için kullanmış ve hem kalemiyle hemde fiili mücadelesiyle davetini yapmıştır. İddiaya bakın ki bu sıfatlara sahip bir alim bir gayri Müslim karşısında namazın farziyetini bile ispat edememiş. Osmanlı gibi güçlü bir tağutun tehdidi ve üzerine gelen yüzlerce belamın saldırısı karşısında tevhidi ispat edip şirki iptal eden bir alim.bir gayri müslimin karşısında namazın farziyetini bile ispat edememiş sözde yalana bak yalana.!Bir ingiliz bu yalanı söylüyor bir türk (araştırsak belki Türk bile değildir) İstanbuldan bu yalana yardakcılık yapıyor ondan sonrada Araplar bizi arkamızdan vurdu diyorlar. Ey gözleri kör kişi senin kulak verdiğin kişi Arapmı yoksa bir İngilizmi? Sözde Çanakkalede denize döktüğün ama masa başında elini öptüğün İngilizin ağzıyla yazıp çiziyorsun.!

 

Ajan Hamper öyle iftiralar sallamış ki desteksiz sallamanın ancak bu kadarı olur. Eğer bu kitap hakikatçilerin(!) ve Şiilerin bir oyunu değilde bu kitap gerçekten Hamper'in kaleminden çıkan bir kitapsa bu kitap Hamper'in İslam dini konusundaki engin cehaletini ve iftira atma noktasındaki beceriksizliğini gösterir. Bu iddialarında uydurma olduğu açıktır. Ama sofiler bu iddialara da şiddetle sarıldılar. Çünkü onlar Muhammed bin Abdulvahhab'ı hep kötü olarak tanımak istiyorlar ve onun hakkında duydukları her kötü habere inansalarda inanma salarda sarılıyorlar. İş artık öyle bir hale geldi ki Muhammed bin Abdulvahhab'ın adını bile duysalar onları bir sıtma tutuyor. Hamper denen kafirin sözlerine inanan sofilere sesleniyorum:

 

"Muhammed bin Abdulvahhab'ın bir çok eserleri ve risaleleri günümüze gelmiştir, hayatı hakkında da yeterli bilgi vardır. Şiddetle sarıldığınız şu iddialarınızı desteklemek ve ispatlamak noktasında bu kadar şeyler varken niye “illede hamper,illede hamper”  diyerek bu adamın yazdığı hatıra kitabına sarılıyorsunuz. Bu aynı İbn Batuta'nın seyahatnamesine şiddetle sarılmanıza benziyor.."

 

Bu yalancı gezgin bir söz uydurup kitabına yazmış insanlar 7-8 asırdır bunun sözünün iftira olduğunu ispatlamaya çalışıyorlar. Ve bu iddiasının batıl olduğu ayan beyan ortaya çıkmış olmasına rağmen İbn Teymiyye'nin mevzu bahis olduğu her meselede hemen ona mücessime yakıştırması yapılıyor ve delil olarak ta İbn Batutanın seyahatnamesi gösteriliyor. Ondan sonra işin yoksa yalancı gezginin yalancı olduğunu ispat et. Şimdide bu Hamper iddiaları peş peşe sıralıyor. Bunlarda peş peşe inanıyor. İçlerinden insaf sahibi biriside çıkıp demiyor ki :

 

– “Ya bu kadarıda fazla, yok namazı ispat edememiş, yok orucu ispat edememiş, yok Buhari'nin yarısını reddetmiş, yok Resulullaha (sallallahu aleyhi ve sellem) saygı duyulmasına gerek yok demiş vs vs tamam Muhammed bin Abdulvahhab ı sevmiyoruz ama bu kadar kötülemekte açık bir insafsızlıktır.”

 

Muhammed bin Abdulvahhab'ın namazı inkar ettiğini yada kılmadığını, oruçu inkar ettiğini yada tutmadığını, içkinin haramlığını kabul etmediğini yada içtiğini, yada muta nikahına cevaz verdiğini ortaya koyan tek bir belge ortaya çıkarsanıza ahmak sofiler. Sizin ne biçim adaletiniz var? Oruçu inkar eden, namazı kılmayan, içkiyi içen, vs vs daha türlü türlü haltları işleyen kişilerle karşılaşmak istiyorsanız..Tasavvuf ve tarikatlar tarihine şöyle bir göz gezdirmeniz yeterlidir. Bu mükellefiyetlerin düştüğünü söyleyen kişiler sizlerin arasından çıkmıştır. Helal haram tanımayan, dini avamın dini, havasın dini diye ayırarak  havastan teklifin düşeceğini iddia edenler hep sizin aranızdan çıkmıştır. Selefi düşünce sahibi hiçbir alimin böyle bir söylemide eylemide biliniyor değildir. Bu kadar alçakça iftiraları nasılda diziyorsunuz?

 

Kitabı incelerken dikkatimizi çeken bir şey daha var ki  o da şudur:

 

Hamper Kitabın ilk bölümlerinde ve devamında Muhammed bin Abdulvahhab ın keskin görüşleri olan samimi bir genç olduğu ve Hamper'in kendini ona Müslüman gibi göstererek tuzağına düşürdüğünü ve onun bir tevhid davetçisi bir İslam inkılapçısı olduğunu ona telkin ederekten onu gayrete getirdiğini iddia ediyor..uydurma rüyalarla Muhammed bin Abdulvahhab ı gaza getirdiğini söylüyor..vs vs Hamper'in anlattığına göre tüm bunlar oluyorken Muhammed bin Abdulvahhab hamperin gerçek yüzünü bilmiyor..bütün bunların bir İngiliz oyunu olduğunu da bilmiyor..İbn Abdulvahhab ihlas ve samimiyetle davasını yaymak için çalışıyor..Kitapta anlatılan olaylar bu şekilde gelişip gidiyorken..Ajan Hamper Londraya gidiyor ve 6 maddelik bir talimatname ile geri dönüyor. Ve bu maddeleri Muhammed bin Abdulvahhab a sunuyor…Birde bakıyoruz ki o tevhid davetcisi, samimi dava adamı gidiyor ve yerine İngiliz casusu gibi söylemlerde bulunan bir kişi geliyor. Ajan Hamper 6 maddeyi ona emrediyor oda Hamper'in uşağı gibi hemen bu altı maddelik talimatı uygulayacağına söz veriyor. Halbuki kitabın önceki bölümlerinde İbn Abdulvahhab kandırılan ve kendini hak üzere sanan bir dava adamı görüntüsündeydi…Ama görüntü birden değişiyor ve Muhammed bin Abdulvahhab bir İngiliz ajanı gibi konuşmaya başlıyor…

 

Ajan Hamper diyor ki “kabeyi yıkmalıyız..” “İslam alimlerine ve peygambere hakaretler edilmesine vesile olmalıyız..” “Kur'anı tahrif edip bu tahrif edilmiş Kur'anı insanlara sunmalıyız…” Muhammed bin Abdulvahhab ta bu fikirlere hiç karşı çıkmadan ilk etapta hemencecik uygulayacağına söz veriyor…

 

İşte Hamper bu talimatlarla kitabın öncesinde kandırılmış ama samimi bir dava adamı bir İslam inkılapçısı olarak tanıttığı Muhammed bin Abdulvahhab a geliyor. Bu kandırılmış ama samimi dava adamıda peygambere hakaret edilmesine vesile olmak için çalışacağına, kabeyi yıktırmak için mücadele edeceğine, Kur'anı tahrif edeceğine söz veriyor. Ajan Hamper önce samimi ama kandırılmış bir kişi olarak lanse ettiği Muhammed bin Abdulvahhab ı daha sonra bir misyoner gibi lanse ediyor. Öyle ki bu samimi dava adamı Resulullah a hakaret ettirmek için çabalayacağı sözünü bile veriyor..Soruyorum samimi olarak Allahın dinini yaymak iddiasıyla yola çıkan hangi kişi misyonunu Resulullah a hakaret ettirmek üzerine programlar. Çok açıktır ki bu kitabı yazanlar iftira atmayı bile yüzlerine gözlerine bulaştırmışlardır.

 

Ajan Hamper diyor ki :

 

(Necdli Muhammed, plânın her altı maddesini icrâ edeceğini bana va’d etdi ve (şimdilik, bunlardan ancak bir kısmını yerine getirebilirim) dedi. Bu sözünde haklı idi. O zamân, hepsini yapması gayr-ı mümkin idi.(23)

 

Yani şu bölümleri iyi tetkik etmek gerekir. Kitaptaki söylevler bile birbiri ile çelişkili..Muhammed bin Abdulvahhab önce keskin dilli, samimi ve Osmanlı hilafetinin çarpıklığını bile çözmüş bir kişi iken, bir anda namazın farziyetini bile ispat edemeyen cahil bir kişi oluveriyor, sonra aynı kişi cihadın sadece savunma amaçlı olduğunu kabul etmesine rağmen ömrü boyunca fitneyi kaldırmak için saldırı amaçlı cihad yapıyor.. bir ara Hamper'in verdiği gazla kendini din müceddidi sanan bir kişi varken o daha sonra kayboluyor. Sonra karşımıza misyonerlerin söylevlerini kullanan Resulullahı (sallallahu aleyhi ve sellem) dahi hedef alabilecek bir kişi çıkıveriyor...Yani bir türlü sabit kişilikte bir Muhammed göremiyoruz...

 

Buda bu iftira kitabının ne kadar acemice hazırlanmış bir uydurmalar yığını olduğunun belirtisidir…

İşte bu kitap bu şekilde sürüp giden iftira dolu bir kitaptır. Bunları tek tek açıklamak gereği yoktur. Aklını kullanan ve iyi niyetli olan kişiler için bu açıklamalar kafi gelir. İnşallah. Ve doğru düşünen kişiler bu kitabın bir iftira yumağından ibaret olduğunu ve bu kitabı gündeme getirenlerinde selefi düşüncenin amansız düşmanı olan alçaklar topluluğu olduğunu kabul eder. Aklını kullanmayanlara gelince bu kitapta geçen her söze tek tek bir reddiye yazılsa yine de o kişilere doğruyu anlatamazsınız. Çünkü kişinin doğruyu anlayabilmesi ve adaletle hüküm verebilmesi için öncelikle taassuptan kurtulması gerekir. Beynini çalıştırması gerekir. Ama bu kişilerin ( şimdiki sofilerin) beyinleri bile merkezi sistemle çalışıyor.. Onlar beyinlerini şeyhlerinin güdümünde kullanıyorlar bizi nereden anlayacaklar ki?

Link to comment
Share on other sites

Sonuç olarak şöyle denilebilirki :

 

Bu türlü iftiralar, hakaretler, tacizler tevhid tarihi boyunca olagelmiştir. Peygamberler hakkında iftiralar dizilmiş, onların tabilerine hakaretler yağdırılmıştır, kimileri öldürülmüştür. Dönemine göre bu davayı kim sırtlanmışsa bu olaylar başına gelmiştir. Bunları Allah resulüde (asm) yaşamıştır, sahabeleride yaşamıştır.

Onlardan sonrada bu davayı tebliğ eden Müslüman alimler aynı hakaretlere ve tacizlere, hapislere mahkum edilmiştir. Hele tevhid ilminin hakkıyla bilinmediği dönemlerde muvahhid alimlere yönelik iftiralar ve hakaretler iyice artmıştır. Bu olayları Ahmed bin Hanbel'de yaşamıştır..İbn Teymiyye'de yaşamıştır, yakın tarihte Muhammed bin Abdulvahhab da yasamıştır…

 

İşte Muhammed bin Abdulvahhabın da bahsinin geçtiği ‘’BİR İNGİLİZ AJANININ İTİRAFLARI’ adlı kitapta Muhammed bin Abdulvahhab (ra) adına dizilmiş bir iftiralar yumağıdır…Doğru bakış açısıyla bakabilenler bu gerçeği görür ve içinde bir şüphe barındırmaz, doğru bakış açısıyla bakmayı beceremeyenler ise şüpheye düşerler. Zaten doğru bakmayı beceremeyenler sadece bu meselede değil, her meselede şüphe içinde olurlar. Üzülerek söyleyebileceğimiz bir gerçekte var ki bu kitap neredeyse her kütüphaneye, müşriklerin her camisine, mescitine, dinlenme tesisine girmiş bulunuyor. Bu kitabı süper marketlerde koli koli bedava dağıtıyorlar.

 

Buda arkalarının maddi olarak çok sağlam olduğunu gösteriyor. Bu yoğun propaganda vasıtasıyla tevhidin insanlara ulaşmasını engellemeye çalışıyorlar. Ve olayların iç yüzünden haberdar olmayan cahil halkın eline bu türlü kitapları vererek tevhidin insanların gündemine gelmesini engellemeye çalışıyorlar.İnsanların evinde, kütüphanesinde, ibadet yerlerinde "Kitabut-Tevhid" okunacağına bir İngiliz kafirin saçmalıkları okunuyor.

 

Allaha hamdolsun ki bu kadar sistemli çalışıyor olmalarına rağmen hakkın önünde duramıyorlar. Gün geçtikçe tevhid alimlerinin ve eserlerinin tanınma oranı artıyor. Bu oran arttıkça hızbu'ş-şeytan'ın korkularıda artıyor. Bu korkuları derinden taşıdığı attığı feryat ile gün yüzüne çıkan bir sofinin şu sözlerini Sofilerin bir forumunda okumuştuk tevhidin gündeme gelmesinin müşrikleri ne kadar korkuttuğunu göstermek adına iktibas ediyoruz:

 

Sitenin moderatörü sitesinden şu çağrıyı yapıyor:

 

“Ey, Ehl-i sünnet itikadındaki kardeşlerimiz!, gazetecilerimiz, müftülerimiz,vâizlerimiz, imâmlarımız, öğretmenlerimiz, eli kalem tutan münevverlerimiz, neden vehhâbilik gibi korkunç bir tehlikeden hiç bahsetmiyorsunuz? Ölü toprağı mı serpildi üzerinize? Dilsiz şeytan olmayı mı kabullendiniz yoksa? İmkânınız mı yok? Millî FİKİR mecmuamız hiçbir parti, melsem ve meşrep farkı gözetmeden Ehl-i sünnet mezhebine mensup bütün kardeşlerimizin emrine âmâdedir.Selefiyecilik adı altında İbni Teymiyyecilik alıp yürümüştür. Okullarımızda bile okutulmakta gençler zehirlenmektedir. Allahü teâlânın müstehak dilsiz bir şeytan olmamak için gücü yeten Müslümanları! güçleri nisbetinde vehhâbilikle mücadeleye davet ediyoruz.”

 

 

İşte şu feryat bile batılın çaresiz bir şekilde çırpınışını ve hakkın zaferini gözler önüne seriyor.

 

De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olmaya mahkumdur."  17/81

 

“Hayır, biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendire geldiklerinizden dolayı eyvahlar size.” 21/18

 

KAYNAKLAR VE DİPNOTLAR

 

1. Saadeti Ebediye sh 439-447  sh 1065 ve sh 395-410 (ihlas yayıcılık)

 

2..İbn Arabi'ye övgüler için bkz. Saadeti ebediye sh 1046 ve Ömer ibn Farıda övgüleri için bkz. Saadeti ebediye sh.1056)

 

3. İnsanlar 2001 yılında onun cisminden rahat buldu. Ama zehirli fikirleri hala kişileri etkilemeye devam ediyor.

 

4.Faideli bilgiler-önsöz

 

5.Maide-8

 

6.İbn Haldun, Mukaddime

 

7.İngiliz casusun itirafları

 

8.İngiliz casusun itirafları-tenbih

 

9.Bkz Saadeti ebediye 1046-1056

 

10.Hakikat yayınlarının neredeyse her kitabında bu tür sözler vardır.

 

11.Faideli bilgiler-önsöz

 

12.Saadeti ebediye sh.432-447

 

13.Saadeti ebediye sh.423-429)

 

14.Saadeti ebediye sh.25-26)

 

15.Söz konusu eser .sh 22

 

16.Kitabın 24. babında Hz Ömer'in iki mesele hakkındaki kavli naklediliyor.

 

17.Muhammed bin Abdulvahhab'ın yalnızca Ahmet bin Hanbel'den yaptığı nakiller bile birinci iddia olan ‘’4 mezhep imamının görüşlerine değer vermiyordu ‘’iftirasını çürütmektedir. Çünkü Ahmet bin Hanbel bunlardan biridir.

 

18.Age.sh 24

 

19.Age.sh 26

 

20.Age.sh.26

 

21.Age.sh.27-28

 

22.Bütün bu iddialar bahsi geçen kitabın içinde sırasıyla geçmektedir.

 

23.İngiliz casusun itirafları.sh.76

 « Son Düzenleme: 10 Kasım 2012, 08:3

 

Elave Qeyd

Bazı kesimler "muhammed b. abdulvehhab ingiliz oyununun bir parçasıdır. muhammed ibni suudla işbirliği içerisindeydi" diyor. Bu konuda insanların kafalarını karıştırıyorlar.Neden imam muhammed, muhammed b. suud ile işbirliği içerisinde idi. muhammed b. suud iyi bir müslüman mı idi!

 

 

Darultavhidin cevabı:

 

Bismillahirrahmanirrahim

 

Sorduğunuz bu mesele gerçektende çok önemli bir meseledir. Şeytanın dostları tarih boyunca tevhid alimlerine iftiralar atmışlar. Bunların kim olduğu ve asıl amaçlarının ne olduğu adil bir araştırmacının gözünden kaçmaz ve iftiracıların kimlerle ne tarz kirli ilişkiler içerisinde olduklarınıda bilir. Biz müslümanlar olarak kimlerin kimlerle ilişkiye girdiğini çok iyi bilmekteyiz Allah'ın izni ile. Herkes Muhammed bin Abdulvehhab'ın tasavvuf öğretisine ve onun arkasındaki şeytani güçlere karşı verdiği mucadeleyi bilir. Bu mesele sadece tasavvufla necd ulaması arasındaki bir kavga değil işin içinde osmanlı imparatorluğuda onun azılı zalim padişahlarıda vardır bununda bilinmesi gerekir. Hayatlarını saltanat içinde geçiren ve tevhid ehli ile savaşan bu hanedanı da arkasında ki güçleride iyi deşifre etmek gerekir.

 

Muhammed bin abdulvehhab'ın ingiliz ajanı olduğu iftirasının kaynağı "ingiliz casusunun itirafları" adlı bir kitaptır.

 

Bu kitap hakkında yaptığımız değerlendirmeyi şu başlık altında okuyabilirsiniz:

 

http://darultavhid.com/tr/forum/index.php?topic=5481.0

 

Bu kitap önce farsça olarak iranda basılmış sonra da türkiyede malum bir ihlaslı(!) gazete tarafından basılmıştır. Bu gazetenin tasavvufi zihniyeti ve selef akidesine olan düşmanlığı malumdur. Gerçi son zamanlarda onu dahi bırakıp tv'de dansöz oynatmakla meşgul olmaya başlamişlardir. Bu tv en son açıktan yahudilere satılmış ve yüzündeki son maskeyi indirmiştir.

 

Bunları anlatmamızın sebebi bu iftiraların arkasındaki gerçek sebebi açığa çıkarmaktır. İngiliz ajanı iftirasını yayanlar şii rafızıler, sapık tarikatçılar ve bunların hepsinin arkasındaki asıl güç olan yahudi ve masonlardır. Özellikle 11 eylülden sonra yapılan anti-vehhabi! kampanyaya şahid olan herkes tevhid akidesi ve selefi davete karşı yürütülen propagandaların arkasında yahudinin sırıtan pis çehresini görmekte zorlanmaz. Bu konunun daha köklü bir geçmişi vardır, yeri geldikçe değiniriz inşallah.

 

Bahsettiğimiz bu kitabı okuyanlar, ondaki çelişkileri çok çabuk farkeder. Muhammed bin abdulvehhab'in şia'ya karşı tavrı herkesin malumu olmasına karşın kitabı karalayan şahıs onun muta nikahı kıydığını vs iddia etmektedir. Ayrıca onun sünneti inkar ettiği vb işi bilenlerin hemen gülüp geçeceği bir çok saçma sapan iddialar yer alıyor kitapta...Kitapta şiileri övücü ifadelerin yer alması bu  kitabın onlar tarafından yazıldığı izlenimini veriyor. Kitabın ingiliz ajanı hampher tarafından yazıldığını bir an için farzetsek bile bu bilakis bizim lehimize delil olur. Çünkü eğer ingilizler vehhabiliği (!) kendileri kurduysa bu sırrı deşifre ederek bu planı kendi elleriyle bozmaları saçma olur.

 

Ayrıca muhammed bin abdulvehhab ve talebelerinin akidesine vakıf olanlar onların tevhidden sonra en çok üzerinde durdukları konunun vela-bera konusu olduğunu görürler. Eğer yahudi ve hiristiyanların hizmetkarı olsalardı bu konulardan bahsetmelerinin bir anlamı olmazdı. Bilakis hindistandaki ingiliz destekli kadıyaniler gibi "günümüzde kılıçla cihad yoktur" veya türkiyedeki amerika destekli bazı gruplar ( f.gülen ekibi ) gibi "dinsizliğe karşı ehli kitabla dost olmak gerekir" demeleri gerekirdi. Halbuki onların kitabları bunların tam zıddı şeylerle dolup taşmaktadır.

 

Muhammed bin Abdulvehhab (r.h) "nevakizul islam" adlı risalesinde şöyle der: "Müslümanın tekfir edildiği, İslam'ı bozan hallerden sekizincisi; Müslümanlara karşı müşriklere yardım etmek ve onlara destek olmaktır. Zira Allahu Tealâ şöyle buyurur: "Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlarİçinizden onları dost tutanlar, onlardandır." (maide: 51)

 

Onun takibcilerinden başka bir alim ise şöyle demektedir:

 

Abdullah b. Abdullatif, İngilizlere bağlanan devletler hakkında şöyle demiştir:

 

Kim ingilizlere boyun eğer ve onlara dostluk gösterirse işte o, Allah (celle celaluhu)'a ve rasulüne savaş açmış, İslam milletinden dönmüş ve irtidat etmiştir.(Ed-Durerusseniye s: 11 cihad bölümü)

 

Bir başka yerde şöyle demiştir:

 

Küfür milletinden nefret etme, onlara karşı mücadele yapma isteği insanların çoğunluğundan kayboldu. Hatta onların hükmü altına girdiler, emirlerine boyun eğdiler ve onlara güvendiler. Böylece dünyalarını kurtarmak pahasına dinlerini kaybettiler. Kuranın emir ve yasaklarını terkettiler. Oysa Kuranı, gece gündüz öğrenmekteler. Şüphesiz yapmış oldukları bu amel, İslamdan dönmenin (irtidatın) en büyüğüdür ve İslam milletinden çıkıp başka bir millete gitmektir. (Ed-Durerusseniye s: 7 cihad bölümü)

 

Açıkça görüldüğü gibi Muhammed bin abdulvehhab'ın ingilizlerin adamı olduğu iddiası asılsız hatta gülünç bir iftiradan ibarettir. Damadı ve dava arkadaşı olan muhammed bin suud da bildiğimiz kadarıyla salih bir kimse idi. Tevhid akidesinin yayılması hususunda özellikle kılıç yoluyla çok faydaları dokunmuştur. Gerçek niyetinin saltanat elde etmek vs olduğu yolunda bir takım spekulasyonlar yapılmışsa da bunların zanndan öte bir delili yoktur. Biz zahire göre hükmederiz, gerçek niyetini ise Alemlerin rabbi olan Allah (celle celaluhu) bilir. Ancak modern suudi arabistanın kurucusu olan ibni suud'un ingilizlerin adamı olduğu doğrudur. ingilizlerle suud ailesinin ilişkileri bildiğimiz kadarıyla m. 20.asrın başında başlamış ve 1926'da kraliyetin tesis edilmesinden günümüze kadar artarak devam etmiştir. Bu tür gayrı islami tutumlara muhalefet edenler ise acımasızca bastırılmıştır.

 

 « Son Düzenleme: 25 Mayıs 2011, 00:51 Gönderen: Darultavhid »            Logged

 

"Biz Peygamberlerimizi kesin kanıtlarla gönderdik, insanlar arasında adil bir düzen kurulsun diye onlarla birlikte kitabı ve ölçüyü indirdik. Ayrıca büyük caydırıcılığı ve sertliği yanında insanlara yönelik birçok faydaları olan demiri indirdik. Böylece kimlerin görmedikleri halde Allah'ı ve Peygamberi destekleyeceklerini ortaya çıkarmak istedik. Hiç kuşkusuz Allah güçlü ve üstün iradelidir." (El-Hadid:25

Link to comment
Share on other sites

ola biler:D amma bu insana pis gelmir amma siz etdiyiviz yeni qishqirmaq zad ne bilime oz ishivizdi))))))))))

sene ola bilsin ki,pis gelmir amma mene pis gelir))))))))diskateka qurubsuz.bir deyirem senin bura qoydugun videoda olanlar sufilerdir.

bax ay bedbext bunlar sufilerdir

http://www.youtube.com/watch?v=LC-s1fd5t1k

Link to comment
Share on other sites

ola biler:D amma bu insana pis gelmir amma siz etdiyiviz yeni qishqirmaq zad ne bilime oz ishivizdi))))))))))

sene ola bilsin ki,pis gelmir amma mene pis gelir))))))))diskateka qurubsuz.bir deyirem senin bura qoydugun videoda olanlar sufilerdir.

bax ay bedbext bunlar sufilerdir

belkede sufilerdi))) umumiyyetle butun teriqetleri mehv etmek lazimdi,eger mehv olmursa shieliyi secherdim men selefi ise lap bilsemki cennete dushecem olmaram chunki selefiler gunahsiz insanlari oldurmekle mesguldular bu yaxinlarda bir video izledim selefiler chorek daliyca geden kamaz shoferini saxlayirlar iraqda ve sorushurlarki shiesen sunnisen? onlarda deyir sunni,bu zaman selefiler hemin o shoferlere deyirki azani oxu onlarda oxuya bilmirler yani shoferler bilirsen neynir bu cennetlik cihad eden selefiler hemin o gunahsiz shoferleri gulleleyirler dushunmeden ki onlarin evde korpeleri ola biler ovladlari ola biler budu senin haqq yolun? bashivi namaza qoymaqla ish bitmir gerek insan olasan p.s sozum sene deyil men seni tanimiram
Link to comment
Share on other sites

belkede sufilerdi))) umumiyyetle butun teriqetleri mehv etmek lazimdi,eger mehv olmursa shieliyi secherdim men selefi ise lap bilsemki cennete dushecem olmaram chunki selefiler gunahsiz insanlari oldurmekle mesguldular bu yaxinlarda bir video izledim selefiler chorek daliyca geden kamaz shoferini saxlayirlar iraqda ve sorushurlarki shiesen sunnisen? onlarda deyir sunni,bu zaman selefiler hemin o shoferlere deyirki azani oxu onlarda oxuya bilmirler yani shoferler bilirsen neynir bu cennetlik cihad eden selefiler hemin o gunahsiz shoferleri gulleleyirler dushunmeden ki onlarin evde korpeleri ola biler ovladlari ola biler budu senin haqq yolun? bashivi namaza qoymaqla ish bitmir gerek insan olasan p.s sozum sene deyil men seni tanimiram

 

Xocalı qırğınl təşkil edən erməni və ruslarında körpələri var idi. Nə olsun? Bu məgər onlar üçün bəraətdir? Sahabələri söyənlərin yaşamağa haqqı yoxdur.

Link to comment
Share on other sites

belkede sufilerdi))) umumiyyetle butun teriqetleri mehv etmek lazimdi,eger mehv olmursa shieliyi secherdim men selefi ise lap bilsemki cennete dushecem olmaram chunki selefiler gunahsiz insanlari oldurmekle mesguldular bu yaxinlarda bir video izledim selefiler chorek daliyca geden kamaz shoferini saxlayirlar iraqda ve sorushurlarki shiesen sunnisen? onlarda deyir sunni,bu zaman selefiler hemin o shoferlere deyirki azani oxu onlarda oxuya bilmirler yani shoferler bilirsen neynir bu cennetlik cihad eden selefiler hemin o gunahsiz shoferleri gulleleyirler dushunmeden ki onlarin evde korpeleri ola biler ovladlari ola biler budu senin haqq yolun? bashivi namaza qoymaqla ish bitmir gerek insan olasan p.s sozum sene deyil men seni tanimiram

belkede sufiler yox eeee bunlar sufilerdir.

shiyeliyi secmenin sebebi bu eqide de narkotik,kredet,yalan danismaq,zina etmek,hetta oruc vaxt 2-3 dene siqaret cekmekeyin,sud emer usaqla mazaglasmanin ve s. halal olmasindan baglidir.

birinci hemin soferler beser esede isleyirdiler.beser esedin ordusu ucun herbi texnika dasiyirdilar.indi bildin niye onlari it kimi gebertdiler

Link to comment
Share on other sites

belkede sufilerdi))) umumiyyetle butun teriqetleri mehv etmek lazimdi,eger mehv olmursa shieliyi secherdim men selefi ise lap bilsemki cennete dushecem olmaram chunki selefiler gunahsiz insanlari oldurmekle mesguldular bu yaxinlarda bir video izledim selefiler chorek daliyca geden kamaz shoferini saxlayirlar iraqda ve sorushurlarki shiesen sunnisen? onlarda deyir sunni,bu zaman selefiler hemin o shoferlere deyirki azani oxu onlarda oxuya bilmirler yani shoferler bilirsen neynir bu cennetlik cihad eden selefiler hemin o gunahsiz shoferleri gulleleyirler dushunmeden ki onlarin evde korpeleri ola biler ovladlari ola biler budu senin haqq yolun? bashivi namaza qoymaqla ish bitmir gerek insan olasan p.s sozum sene deyil men seni tanimiram

Xocalı qırğınl təşkil edən erməni və ruslarında körpələri var idi. Nə olsun? Bu məgər onlar üçün bəraətdir? Sahabələri söyənlərin yaşamağa haqqı yoxdur.

ele sizin dininiz bura qederdi ushaq qatili,qoca qatili,qadin qatili, gunahsiz insanlarin qatili sizler busunuz bunu ozunuzde tesdiq edirsiniz xocali qirgini teshkil edenler esgerlerdi muharibede ise esgerler ölmelidi gunahsiz insanlari ölduren ermeni ve rusdan sizin ne ferqiniz oldu? onlarda gunahsiz insan öldururdu sizlerde hech ozunde bilmeden ozuvuzu ermeni ve ruslara benzetdin
Link to comment
Share on other sites

ele sizin dininiz bura qederdi ushaq qatili,qoca qatili,qadin qatili, gunahsiz insanlarin qatili sizler busunuz bunu ozunuzde tesdiq edirsiniz xocali qirgini teshkil edenler esgerlerdi muharibede ise esgerler ölmelidi gunahsiz insanlari ölduren ermeni ve rusdan sizin ne ferqiniz oldu? onlarda gunahsiz insan öldururdu sizlerde hech ozunde bilmeden ozuvuzu ermeni ve ruslara benzetdin

zalima komek eden olmelidir.

Link to comment
Share on other sites

ele sizin dininiz bura qederdi ushaq qatili,qoca qatili,qadin qatili, gunahsiz insanlarin qatili sizler busunuz bunu ozunuzde tesdiq edirsiniz xocali qirgini teshkil edenler esgerlerdi muharibede ise esgerler ölmelidi gunahsiz insanlari ölduren ermeni ve rusdan sizin ne ferqiniz oldu? onlarda gunahsiz insan öldururdu sizlerde hech ozunde bilmeden ozuvuzu ermeni ve ruslara benzetdin

zalima komek eden olmelidir.
kimdi zalima komek eden? gunahsiz insanlar? bir defelik qebul edinki siz terrorchusuz
Link to comment
Share on other sites

burda sohbet gunahsiz insanlardan gedir

onlar ele herbi texnika gunahsiz insanlari olduren esed esgerlerine aparirdi.ona gore it kimi gebertdiler
hadise iraqda bash verib sen ne danishirsan? lap suriyada olsada bele orda herbi texnika yox idi
Link to comment
Share on other sites

hadise iraqda bash verib sen ne danishirsan? lap suriyada olsada bele orda herbi texnika yox idi

sen hec bilirsen iraqda yasayan shiyeler gelib suriyada esed terefinde doyusur.ustelik iran iraq vasitesinden esede herbi yardim edir.
basha dushmedim azerbaycanda yashayan selefilerin orda ne ishi var bes? sen suriye hadiselerini amerika suriyaya girdikden sonra basha dusheceksen orda eger dinclik olsa sakit heyat olsa men chonub xristian olacam yani sizinde terefinizden sheytan amerika gelecek gor ne gune qalmisizki sheytan size komek edecek sheytan komeyiviz olsun
Link to comment
Share on other sites

basha dushmedim azerbaycanda yashayan selefilerin orda ne ishi var bes? sen suriye hadiselerini amerika suriyaya girdikden sonra basha dusheceksen orda eger dinclik olsa sakit heyat olsa men chonub xristian olacam yani sizinde terefinizden sheytan amerika gelecek gor ne gune qalmisizki sheytan size komek edecek sheytan komeyiviz olsun

ne de basa dusen deyilsen))))azerbaycanli selefiler orada gunahsiz insanlari qorumaq ucun gedibler doyusmeye.oz aramzida azerbaycanda shiyeler getmizdir suriya doyusmeye.meyyitlerini geri getirdiler.

sen onsuzda xristiyan kimi bir sey sen))))))))))

Link to comment
Share on other sites

basha dushmedim azerbaycanda yashayan selefilerin orda ne ishi var bes? sen suriye hadiselerini amerika suriyaya girdikden sonra basha dusheceksen orda eger dinclik olsa sakit heyat olsa men chonub xristian olacam yani sizinde terefinizden sheytan amerika gelecek gor ne gune qalmisizki sheytan size komek edecek sheytan komeyiviz olsun

ne de basa dusen deyilsen))))azerbaycanli selefiler orada gunahsiz insanlari qorumaq ucun gedibler doyusmeye.oz aramzida azerbaycanda shiyeler getmizdir suriya doyusmeye.meyyitlerini geri getirdiler.

sen onsuzda xristiyan kimi bir sey sen))))))))))

gunahsiz insanlarin oldurmekdense xristian olmaq yaxshidi)) zarafat bir yana eger heqiqeten gunahsiz insanlari qorumaga gediblerse Allah rehmet elesin yox eger tersinedise Allah lenet elesin
Link to comment
Share on other sites

basha dushmedim azerbaycanda yashayan selefilerin orda ne ishi var bes? sen suriye hadiselerini amerika suriyaya girdikden sonra basha dusheceksen orda eger dinclik olsa sakit heyat olsa men chonub xristian olacam yani sizinde terefinizden sheytan amerika gelecek gor ne gune qalmisizki sheytan size komek edecek sheytan komeyiviz olsun

ne de basa dusen deyilsen))))azerbaycanli selefiler orada gunahsiz insanlari qorumaq ucun gedibler doyusmeye.oz aramzida azerbaycanda shiyeler getmizdir suriya doyusmeye.meyyitlerini geri getirdiler.

sen onsuzda xristiyan kimi bir sey sen))))))))))

gunahsiz insanlarin oldurmekdense xristian olmaq yaxshidi)) zarafat bir yana eger heqiqeten gunahsiz insanlari qorumaga gediblerse Allah rehmet elesin yox eger tersinedise Allah lenet elesin
Link to comment
Share on other sites

gunahsiz insanlarin oldurmekdense xristian olmaq yaxshidi)) zarafat bir yana eger heqiqeten gunahsiz insanlari qorumaga gediblerse Allah rehmet elesin yox eger tersinedise Allah lenet elesin

suriyada gunahsiz usaq,qadin,qocalari oldurenler esed ve onun terefdarlari oldurur,birde ki,xristiyanlar cehennem ehlidir.ozunu niye bedbext edirsen?

Link to comment
Share on other sites

"Mücahidlər nigah üçün naməhrəm tapmasalar ..."

Yayım Tarixi: 29.08.2013 13:00İslam

Yazı ölçüsü: çap variantı

"Müxaliflər, nigah üçün naməhrəmin olmaması təqdirdə məhrəmləri ilə nigah bağlaya bilərlər"

İslamazeri.az İnternet Qəzetinin "Al Alam"-a istinadən veridyi xəbərə görə, Səudiyyə müftisi şeyx Nasir əl-Ömər çaşqınlığa səbəb olan qalmaqallı bir fətva verib.

O, “Vusal” kanalına verdiyi açıqlamalarda bildirib: “Suriyada təhlükəsizlik qüvvələrinə qarşı silahlı mübarizə aparan müxaliflər, nigah üçün naməhrəmin olmaması təqdirdə məhrəmləri ilə nigah bağlaya bilərlər.”

Şeyx Nasir əl-Ömər bu fətvanın yalnız "mücahidlər" üçün keçərli olduğunu qeyd edib.

O, sözlərinin davamında terrorçuların gördüyü işləri tərifləyib, "nigah cihadı" adı altında qadınları cinsi "xidmət" göstərməyə məcbur edənləri müdafiə edib, cinsi istismarı tənqid edənləri isə pisləyib: “Nigah cihadının əleyhinə təbliğat aparanlar, Suriyada qadın və körpələrə qarşı törədilən cinayətlər qarşısında sakit dayanıblar.”

Sent from my iPhone using Disput.Az mobile app

Link to comment
Share on other sites

"Mücahidlər nigah üçün naməhrəm tapmasalar ..."

Yayım Tarixi: 29.08.2013 13:00İslam

Yazı ölçüsü: çap variantı

"Müxaliflər, nigah üçün naməhrəmin olmaması təqdirdə məhrəmləri ilə nigah bağlaya bilərlər"

İslamazeri.az İnternet Qəzetinin "Al Alam"-a istinadən veridyi xəbərə görə, Səudiyyə müftisi şeyx Nasir əl-Ömər çaşqınlığa səbəb olan qalmaqallı bir fətva verib.

O, “Vusal” kanalına verdiyi açıqlamalarda bildirib: “Suriyada təhlükəsizlik qüvvələrinə qarşı silahlı mübarizə aparan müxaliflər, nigah üçün naməhrəmin olmaması təqdirdə məhrəmləri ilə nigah bağlaya bilərlər.”

Şeyx Nasir əl-Ömər bu fətvanın yalnız "mücahidlər" üçün keçərli olduğunu qeyd edib.

O, sözlərinin davamında terrorçuların gördüyü işləri tərifləyib, "nigah cihadı" adı altında qadınları cinsi "xidmət" göstərməyə məcbur edənləri müdafiə edib, cinsi istismarı tənqid edənləri isə pisləyib: “Nigah cihadının əleyhinə təbliğat aparanlar, Suriyada qadın və körpələrə qarşı törədilən cinayətlər qarşısında sakit dayanıblar.”

Sent from my iPhone using Disput.Az mobile app

Islamazeri.az sayti shiyelerin saytidir.bellidir ki,shiyeler esedin terefindedir.onlar muxalifeti gozden salmaq ucun ALLAH qoruxmayaraq her cur cindirliga ograsliga el atir.

Link to comment
Share on other sites

Əhli-beyt əqidəsini qəbul etmiş şəxsin əhvalatı

İslamazeri.az İnternet Qəzeti İran mediasına istinadən xəbər verir ki, İranda yaşayan və Vəhhabizmin Mövləvilik cərəyanının tanınan simalarından biri olan Salman adlı şəxs gözlənilməz halda şiəliyi qəbul edib.

O, 500-1000 nəfər arası şəxsi Mövləvilik əqidəsinə çəkməsi ilə tanınırdı.

Özünün dediyinə görə şiəliyi qəbul etmə əhvalatı bu cür olub: “Bir şiə yeniyetməyə 60-a yaxın kitab verdim ki, öz əqidəmə çəkim, ama kitablar onda təsir qoymadı.

Bir gün o yeniyetmə mənə dedi ki, “sənin bu qədər istəyinə razı olmuşam, səni dinləmişəm, kitablarını alıb oxumuşam və indi sən də mənim bir sözümü yerə salma. Mühərrəm ayı yaxınlaşır. Bir gün mənimlə birlikdə imam Hüseyn məclisinə gedək.”

Ona bu barədə söz versəm də qəlbimdə narahat idim. Mühərrəm ayı daxil oldu. Mən hər gün bir bəhanə gətirdim, nəhayət söz verdiyimə görə Aşura günü məclisə getməli oldum. Əlimdə təsbehlə Allahdan bu məclisə gəldiyimə görə bağışlanma istəyirdim.

Və məclisdə söhbət edən xətibin bu sözlərini eşitdim: “Ay camaat hansınız Allahın dininə görə canından, namusundan, bacısından, uşaqlarından keçər? Hüseyn bunu etdi.”

Özü-özümdə dedim ki, bu Hüseyn nə böyük adam imiş. Özümə gəldiyimdə uzun saqqalımdan axan yaşların fərqinə vardım. Həmin gecə Əhli-beyt əqidəsini qəbul etdim.

Atam bu xəbəri eşitdikdə mənə hərşey verəcəyini dedi, yetər ki, şiəlikdən imtina edim, öz nəslimizin daşıdığı əqidəyə qayıdım. Dedi: “Ev, maşın nə istəsən verərəm, istəyirsən lap şeytanpərəst ol, amma şiə olma”.

Mən isə bütün bunların müqabilində qərarlı olduğumu ona dedim. Və bir gün hesabımdakı pulların boşaldığını, mal-mülkümün əlimdən alındığını gördüm.

Bu olanlardan sonra başqa şəhərə pul qazanmağa getmək fikrinə düşdüm. Həyat yoldaşım məni ötürmək üçün arxamdan gəlirdi. Yolda atamın bir neçə nəfərlə yolumu kəsdiyini gördüm. Mənə “Hara gedirsən?” dedilər. Mən onlara “Siz də babalarınız kimi yol kəsirsiniz?” dedim. Atam “Yolundan dönməyəcəksənmi?”-deyə soruşdu. Məndən mənfi cavab aldıqda başıma güclü zərbə endirdi və mən özümdən getdim. Mən huşumu itirəndən sonra baş verənlərdən xəbərim olmayıb, ama başımı kəsmək üçün bıçaq gətiriblərmiş və necə olubsa kəsməyib. Ona görə də qolumdakı damarları kəsiblər.

Özümə gəldiyimdə çoxlu qan itirmişdim və hamilə xanımımın da döyüldüyünü, zərbələr nəticəsində övladını itirdiyini eşitdim. Özlüyümdə dedim ki, bizim vəziyyətimiz hara, bu hadisələrə şahid olanın halı hara? Mən ki huşdan getmiş idim, görmədim. Əli (ə) isə bunu gördü. Bu zərbələrdən sonra bir daha övlada sahib ola bilməyəcəyimizi dedilər.

Sonra isə Qum şəhərinə getdik və 70 gecə Cəmkəran məscidində qalıb ibadətlə məşqul olduq. Xanım Zəhraya (s.ə) təvəssül edib dedim: “Ya Zəhra! Bizim bütün bu çəkdiklərimiz sənin həyat yoldaşının vilayətinə görə oldu. Biz övlad sahibi olmaq istəyirik.”

Bir müddətdən sonra isə həyat yoldaşım hamilə oldu, lakin doğuma 15 gün qalmış həkimlər bu uşağın 700 qram olduğunu və dünyaya gəlməsi halında belə öləcəyini bildirdilər. Yoldaşım gecə yatdı, mən isə Əli (ə)-ın məzlumiyyətinə ağladım. Yoldaşım gecə yarısı yanıma gəlib dedi: “Yuxuda bir xanım gəldi yanıma və dedi ki, “Məni tanıyırsanmı? Mən peyğəmbər qızı Zəhrayam. Sizin övladınızı biz qoruyacağıq.”

Körpə 2kq.800 qram çəki ilə dünyaya göz açdı.

Qızımın adını Fatimə qoydum. Adını qoyarkən bu hədisə əsaslandım: "Qızınızın adını Fatimə qoyun və onu heç vaxt vurmayın, üstünə qışqırmayın. Çünki peyğəmbərin qızı Fatiməni

Sent from my GT-S5670 using Disput.Az mobile app

Link to comment
Share on other sites

Sonra isə Qum şəhərinə getdik və 70 gecə Cəmkəran məscidində qalıb ibadətlə məşqul olduq. Xanım Zəhraya (s.ə) təvəssül edib dedim: “Ya Zəhra! Bizim bütün bu çəkdiklərimiz sənin həyat yoldaşının vilayətinə görə oldu. Biz övlad sahibi olmaq istəyirik.”

 

 

"Əgər siz onları çağırsanız, onlar sizin duanızı eşitməzlər, eşitsələr də cavab verə bilməzlər. Özləri də Qiyamət günü sizin (onlara) ibadət etdiyinizi danacaqlar. Heç kəs (hər şeydən) Xəbərdar olan (Allah) kimi sənə xəbər verə bilməz." (Quran, 35 sürə, 14 ayə)

Link to comment
Share on other sites

Sonra isə Qum şəhərinə getdik və 70 gecə Cəmkəran məscidində qalıb ibadətlə məşqul olduq. Xanım Zəhraya (s.ə) təvəssül edib dedim: “Ya Zəhra! Bizim bütün bu çəkdiklərimiz sənin həyat yoldaşının vilayətinə görə oldu. Biz övlad sahibi olmaq istəyirik.”

"Əgər siz onları çağırsanız, onlar sizin duanızı eşitməzlər, eşitsələr də cavab verə bilməzlər. Özləri də Qiyamət günü sizin (onlara) ibadət etdiyinizi danacaqlar. Heç kəs (hər şeydən) Xəbərdar olan (Allah) kimi sənə xəbər verə bilməz." (Quran, 35 sürə, 14 ayə)

Bu aye butlere aiddir!

Sent from my GT-S5670 using Disput.Az mobile app

Link to comment
Share on other sites

Sonra isə Qum şəhərinə getdik və 70 gecə Cəmkəran məscidində qalıb ibadətlə məşqul olduq. Xanım Zəhraya (s.ə) təvəssül edib dedim: “Ya Zəhra! Bizim bütün bu çəkdiklərimiz sənin həyat yoldaşının vilayətinə görə oldu. Biz övlad sahibi olmaq istəyirik.”

"Əgər siz onları çağırsanız, onlar sizin duanızı eşitməzlər, eşitsələr də cavab verə bilməzlər. Özləri də Qiyamət günü sizin (onlara) ibadət etdiyinizi danacaqlar. Heç kəs (hər şeydən) Xəbərdar olan (Allah) kimi sənə xəbər verə bilməz." (Quran, 35 sürə, 14 ayə)

Onda siz deyirsiz estegfurullah Hz Eli Hz Fatime cehennemlikdir?!

Enbiya 98 :

Şüphe yok ki siz de, Allah'ı bırakıp taptıklarınız da cehennem odunusunuz, siz, oraya gireceksiniz.

Sent from my GT-S5670 using Disput.Az mobile app

Link to comment
Share on other sites

Əhli-beyt əqidəsini qəbul etmiş şəxsin əhvalatı

İslamazeri.az İnternet Qəzeti İran mediasına istinadən xəbər verir ki, İranda yaşayan və Vəhhabizmin Mövləvilik cərəyanının tanınan simalarından biri olan Salman adlı şəxs gözlənilməz halda şiəliyi qəbul edib.

O, 500-1000 nəfər arası şəxsi Mövləvilik əqidəsinə çəkməsi ilə tanınırdı.

Özünün dediyinə görə şiəliyi qəbul etmə əhvalatı bu cür olub: “Bir şiə yeniyetməyə 60-a yaxın kitab verdim ki, öz əqidəmə çəkim, ama kitablar onda təsir qoymadı.

Bir gün o yeniyetmə mənə dedi ki, “sənin bu qədər istəyinə razı olmuşam, səni dinləmişəm, kitablarını alıb oxumuşam və indi sən də mənim bir sözümü yerə salma. Mühərrəm ayı yaxınlaşır. Bir gün mənimlə birlikdə imam Hüseyn məclisinə gedək.”

Ona bu barədə söz versəm də qəlbimdə narahat idim. Mühərrəm ayı daxil oldu. Mən hər gün bir bəhanə gətirdim, nəhayət söz verdiyimə görə Aşura günü məclisə getməli oldum. Əlimdə təsbehlə Allahdan bu məclisə gəldiyimə görə bağışlanma istəyirdim.

Və məclisdə söhbət edən xətibin bu sözlərini eşitdim: “Ay camaat hansınız Allahın dininə görə canından, namusundan, bacısından, uşaqlarından keçər? Hüseyn bunu etdi.”

Özü-özümdə dedim ki, bu Hüseyn nə böyük adam imiş. Özümə gəldiyimdə uzun saqqalımdan axan yaşların fərqinə vardım. Həmin gecə Əhli-beyt əqidəsini qəbul etdim.

Atam bu xəbəri eşitdikdə mənə hərşey verəcəyini dedi, yetər ki, şiəlikdən imtina edim, öz nəslimizin daşıdığı əqidəyə qayıdım. Dedi: “Ev, maşın nə istəsən verərəm, istəyirsən lap şeytanpərəst ol, amma şiə olma”.

Mən isə bütün bunların müqabilində qərarlı olduğumu ona dedim. Və bir gün hesabımdakı pulların boşaldığını, mal-mülkümün əlimdən alındığını gördüm.

Bu olanlardan sonra başqa şəhərə pul qazanmağa getmək fikrinə düşdüm. Həyat yoldaşım məni ötürmək üçün arxamdan gəlirdi. Yolda atamın bir neçə nəfərlə yolumu kəsdiyini gördüm. Mənə “Hara gedirsən?” dedilər. Mən onlara “Siz də babalarınız kimi yol kəsirsiniz?” dedim. Atam “Yolundan dönməyəcəksənmi?”-deyə soruşdu. Məndən mənfi cavab aldıqda başıma güclü zərbə endirdi və mən özümdən getdim. Mən huşumu itirəndən sonra baş verənlərdən xəbərim olmayıb, ama başımı kəsmək üçün bıçaq gətiriblərmiş və necə olubsa kəsməyib. Ona görə də qolumdakı damarları kəsiblər.

Özümə gəldiyimdə çoxlu qan itirmişdim və hamilə xanımımın da döyüldüyünü, zərbələr nəticəsində övladını itirdiyini eşitdim. Özlüyümdə dedim ki, bizim vəziyyətimiz hara, bu hadisələrə şahid olanın halı hara? Mən ki huşdan getmiş idim, görmədim. Əli (ə) isə bunu gördü. Bu zərbələrdən sonra bir daha övlada sahib ola bilməyəcəyimizi dedilər.

Sonra isə Qum şəhərinə getdik və 70 gecə Cəmkəran məscidində qalıb ibadətlə məşqul olduq. Xanım Zəhraya (s.ə) təvəssül edib dedim: “Ya Zəhra! Bizim bütün bu çəkdiklərimiz sənin həyat yoldaşının vilayətinə görə oldu. Biz övlad sahibi olmaq istəyirik.”

Bir müddətdən sonra isə həyat yoldaşım hamilə oldu, lakin doğuma 15 gün qalmış həkimlər bu uşağın 700 qram olduğunu və dünyaya gəlməsi halında belə öləcəyini bildirdilər. Yoldaşım gecə yatdı, mən isə Əli (ə)-ın məzlumiyyətinə ağladım. Yoldaşım gecə yarısı yanıma gəlib dedi: “Yuxuda bir xanım gəldi yanıma və dedi ki, “Məni tanıyırsanmı? Mən peyğəmbər qızı Zəhrayam. Sizin övladınızı biz qoruyacağıq.”

Körpə 2kq.800 qram çəki ilə dünyaya göz açdı.

Qızımın adını Fatimə qoydum. Adını qoyarkən bu hədisə əsaslandım: "Qızınızın adını Fatimə qoyun və onu heç vaxt vurmayın, üstünə qışqırmayın. Çünki peyğəmbərin qızı Fatiməni

Sent from my GT-S5670 using Disput.Az mobile app

cox gozel uydurulmus nagildir.usaqlar yatmayanda oxuyansan belkem bu nagila yatdi.

Link to comment
Share on other sites

Onda siz deyirsiz estegfurullah Hz Eli Hz Fatime cehennemlikdir?!

Enbiya 98 :

Şüphe yok ki siz de, Allah'ı bırakıp taptıklarınız da cehennem odunusunuz, siz, oraya gireceksiniz.

Sent from my GT-S5670 using Disput.Az mobile app

Fatime r.a ovlad bereket istemek olar?

Quran ayesi yazirlar niye qebul elemirsen?

ferqi yoxdur.basqasini cagirib dua etmek sirkdir.dua edilen ise qiyamet gununde sizi danacaqlar.

Link to comment
Share on other sites

Guest
This topic is now closed to further replies.
  • Our picks

    • Хлеб, обогащенный железом, будут продавать в Азербайджане
      Эксперт отметила, что принятию этого решения предшествовали исследования, которые проводились в различных регионах страны.  
      • 17 replies
    • В Баку в результате несчастного случая скончалась 21-летняя модель
      В Баку скончалась 21-летняя девушка.
      Как передает Qafqazinfo, проживающая в доме на Московском проспекте в Насиминском районе столицы Камила Гасанова (2003 г.р.), скончалась от отравления угарным газом.
      Отмечается, что девушка работала актрисой и моделью и являлась студенткой Бакинского филиала Московского государственного университета.
      По данному факту в прокуратуре Насиминского района проводится расследование.
       
      https://media.az/society/v-baku-21-letnyaya-model-skonchalas-v-rezultate-neschastnogo-sluchaya-foto
        • Like
      • 162 replies
    • Кому следует воздвигнуть памятник в Баку? - ОПРОС + ВИДЕО
      В городе Баку, где древность сочетается с современностью, важно иметь статуи и памятники на различные темы.
      Интересно, а что об этом думают граждане? Кому, по их мнению, следует поставить памятник в столице?
      Baku TV попытался выяснить это у горожан.
      Оказалось, что граждане также хотели бы увековечить память наших национальных героев и шехидов.
        "Должны быть воздвигнуты памятники всем нашим шехидам. Их должны знать все. Если будут установлены их статуи, гости столицы будут проинформированы о наших шехидах", - сказал один из жителей Баку.
      Подробнее - в сюжете:
       
      • 131 replies
    • В АМУ выступили с заявлением по поводу суицида бывшего главного педиатра
      У нас каких-либо новых назначений на руководящие должности не производилось.
      Об этом в ответ на запрос Oxu.Az заявила завотделом по связям с общественностью Азербайджанского медицинского университета (АМУ) Гюнель Асланова.
        • Red Heart
        • Like
      • 56 replies
    •  Кровати односпальные, двуспальные и двухъярусные
      Спальная мебель "КЛАССИКА"
       

       
      • 241 replies
    • В Азербайджане повысились цены на услуги такси: что говорят в компаниях и AYNA?
      В последнее время в стране наблюдается рост цен на услуги такси.
      Как сообщает Xezerxeber.az, водители утверждают, что фиксируется уменьшение количества автомобилей, так как машины производства 1999 и 2000 годов сняты с эксплуатации. Это, в свою очередь, также влияет на цены.
      Между тем эксперт по транспорту Ясин Мустафаев отметил, что наряду с ценой важно повышать и качество предоставляемых услуг. 
      По данному вопросу редакция также обратились в AYNA.
      Там отметили, что, согласно новым правилам, юридические лица и частные предприниматели, желающие осуществлять перевозку пассажиров на такси, должны действовать на основании соответствующих разрешений. Прежде всего им необходимо получить пропускное удостоверение и пропускную карту.
      По поводу повышения цен в компаниях по предоставлению услуг такси привели разные доводы.
      Так, в Bolt отметили, что заказы в системе формируются на основе спроса и предложения. «Просим водителей привести свою деятельность в соответствие с требованиями законодательства. В противном случае заказ со стороны Bolt не будет отправлен владельцам этих автомобилей», - отметили в компании.
      В свою очередь в Uber заявили, что окончательная цена поездки зависит от многих факторов, таких как соотношение свободных автомобилей в конкретной локации и желающих заказать такси, расстояние и продолжительность поездки, заторы. Чем меньше свободных водителей, тем выше может быть цена поездки.
      Представляем подробный видеоматериал по теме:
      https://media.az/society/1067959052/v-azerbaydzhane-povysilis-ceny-na-uslugi-taksi-video/
      • 15 replies
    • Рапродажа уходовой и  лечебной косметики от Hommlife. Все с 40-50 % скидкой!
      Эффективные средства эко-качества🤩 По очень выгодным ценам👍 
      • 4 replies
    • Открытия сухопутных границ Азербайджана не будет
      Сейчас мы видим, что с закрытием на определенный период сухопутных границ Азербайджана безопасность в стране укрепляется. В прошлом наблюдалось множество случаев, некоторые из которых были обнародованы, а некоторые - нет.
      Как сообщает АЗЕРТАДЖ,  об этом заявил Глава республики 23 апреля в выступлении на международном форуме на тему "СОР29 и Зеленое видение для Азербайджана", организованном в Университете АДА.
      "Мы столкнулись с серьезными угрозами и проблемами извне. Именно это я и имел в виду, когда говорил, что все наши потенциальные риски могут исходить из-за рубежа", - сказал глава государства.
      https://ru.oxu.az/politics/863491
        • Haha
        • Like
      • 151 replies
  • Recently Browsing   0 members, 0 guests

    • No registered users viewing this page.
×
×
  • Create New...